• Bademli Gevrekler
  • Baharatlı Fındıklı Kurabiye
  • Susamlı Cipsler
  • Bergamot Limonu Reçeli
  • Balkabaklı Rulo Pasta
  • Şiveydiz...

20 Aralık 2013 Cuma

Kaymaklı Poğaça

3 yorum


 
Merhabalar,
Yumuşacık dokusu, mis gibi damağa yayılan kokusu ile sabah kahvaltılarınızı şenlendirecek bir poğaça bu.
İçerisinde mayanın olmayışından dolayı poğaçadan çok çöreği andırıyor. Çok kolay hazırlanıyor olması kısıtlı zamanı olanlar için cezbedici olabilir. 


Malzemeler:
  • 125 gr kaymak
  • Yarım çağ bardağı sıvı yağ
  • 1 çay bardağı yoğurt
  • Yarım su bardağı rendelenmiş beyaz peynir
  • 1 yumurta
  • 1 pk kabartma tozu - tuz
  • Aldığı kadar un
  • İsteğe göre çok az dereotu-maydanoz-nane
  • Üzerine yumurta sarısı
Yapımı:
  • Yoğurma kabına; kaymak, sıvıyağ, peynir, yoğurt, yumurta, dereotu, maydanoz ve tuzu alın.
  • Kabartma tozu ve azar azar un ilave ederek yumuşak bir hamur elde edinceye kadar yoğurun.
  • Hamurdan küçük parçalar koparıp, yuvarlayın.
  • Yağlanmış fırın tepsisine dizin ve yumurta sarısını sürün.
  • 180 derece önceden ısıtılmış fırında üzeri kızarıncaya kadar pişirin.
  • Ilık olarak servin edin.

Bir önceki yazımda hayattaki güzellikleri yakalamak sizin elinizde demiştim. Pratikte zor, teoride telaffuzu kolay bir cümle. Nasıl yakalanır, nerede bulunur bu güzellikler diye sormadan edemiyor akıl.
Kaldı ki, kadını cinsel obje, erkeği finans kaynağı olarak görmenin ötesine geçirememiş,
Ne düşündüğünden çok; ne yiyeceğine, ne giyeceğine önem veren,
Kabul edilir olanın marka ve lüks olduğunu sanan,
Karşısındakinin düşüncelerinin de en az kendininki kadar önemli olduğunu düşünemeyen,
İnsanların çeşitli maskeler ile birbirini aldattığı bir toplumun parçası isen tabi ki çok zor... Bu listeye onlarcası daha eklenebilir.

Bu sorgulamalar sırasında Maslow'un ihtiyaçlar hiyerarşisinde piramidin hangi katmanında  olduğumuzu düşünüyorum. Piramidin ilk basamaklarındaki; fizyolojik ihtiyaçlar, güvenlik ihtiyacı, sevme-sevilme ihtiyaçlarını henüz tamamlayamamış, çeşitli tabulardan dolayı bastırılmış duygular yaşayan, namusun sadece kendinde var olduğunu sananların tabi ki üst basamaktaki saygı-saygınlık, bilme-anlama, hümanizm, sosyal kalıplaşmaya direniş, içten geldiği gibi davranma, kendine yetme, sanat, estetik gibi kavramları algılaması ve sosyal hayatına adapte etmesi beklenemez.

Bu nedenle trafikte; küfredercesine araç kullananların, delicesine kornaya abananların, yolu sadece kendine ait sananların hayat ile ilgili sorunları olduğunu düşünürüm. Henüz tamamlanmamış basamakları var der, gülüp geçerim. Başka türlü bu şehirde akıl sağlını korumanın imkanı yok gibi.

Pek zor güzeli görmek, güzeli yaşamak... Bu nedenledir Depresif Pollyanna hallerim.

Hal böyleyken çok uzağa gitmeden işe kendimizden başlayıp, zor anlarda kullanılmak üzere "kişisel ilkyardım çantası" hazırlamak lazım...

Kişisel ilkyardım çantasını da bir sonraki yazıda konuşalım...

Sağlıcakla kalın.

Mutlu hafta sonları...

Tarif Sofra Dergisinden alınmıştır.

6 Aralık 2013 Cuma

Maklube Pilavı

5 yorum
 

 
Merhabalar...
 
Maklube Pilavı bir Arap yemeği olduğundan, adını Arapçada ters çevirmek anlamında kullanılan "maklub " kelimesinden almış. Arap kültürünün hakim olduğu Mardin ve Siirt tarafında çokça yapılan yemeklerden biri.
Ben ise yıllar önce blogdaki arkadaşlarımdan görmüş hazırlamıştım.
 
Davet sofralarında oldukça ilgi çekici olmasının yanında çok da beğeni kazanması en güzel taraflarından biri.
Hazır son günlerin popüler yemeği iken ben de burada sizlere anlatmak istedim. 
 


Pilavın çok değişik hazırlanış şekilleri var. Herkes kendi mutfağının şefi olduğundan istediği gibi çeşitlendirip, şekillendirebilir. Mutfakta olmazsa olmazları asla sevmemişimdir zaten.
  • Patates ya da patlıcan kızartılıp zemine yerleştirip hazırlanabilir.
  • Kızartılan patlıcan ya da patatesleri zemine yerleştirmek yerine pilavın çevresini saracak şekilde tencereye dizerek de pişirilebiliyor.
  • Et kavururken çam fıstığı ve badem eklenebilir. Pilavını da farklı baharatlar ile tatlandırabilirsiniz.
  • Et yerine tavuk kullanılabilir.
Kızarmış sebzeler pilavı ağırlaştıracağından kullanmamayı tercih etmiyorum. Sadece et ve pilavın uyumu da oldukça güzel zaten.

Malzemeler:
  • 1kg kuzu eti
  • 1 su bardağı pirinç
  • 1.5 su bardağı et suyu ve su karışımı
  • Yeteri kadar tereyağ
  • 1 adet kuru soğan
  • Tuz-karabiber
Servis için ; mevsim salatası ve yoğurt

Yapımı:
  • Eti ve kuru soğanı bir miktar su ile tuzunu ilave ederek haşlayın.
  • Eti haşladıktan sonra bir kevgir yardımı ile pilavı pişireceğiniz tencereye alın.
  • Et suyunun içindeki haşlanmış kuru soğanın bir kısmını buraya alabilirsiniz. Dilerseniz kuru soğanı et suyu ile haşlamayıp bu aşamada doğrayıp kavurabilirsiniz de fakat eti haşlarken kuru soğanın ete kattığı lezzeti çok beğeniyorum.
  • Eti bir miktar tereyağ ve çok az karabiber ile biraz çevirin ve tencerenin tabanına kaşık ile boşlukları kapatacak şekilde düzenleyin.
  • Yıkadığınız pirinçleri etin üzerini kapatarak ilave edin.
  •  Pirinci ölçtüğünüz kap ile 1 bardak et suyu, yarım bardak kaynamış suyu pirinci dağıtmadan ekleyin.
  • Tereyağ ve tuz ilave ederek kısık ateşte pilavınızı pişirin.
  • Suyunu çektikten kısa bir süre sonra genişçe bir tepsi ya da tabağa tencerenizi ters çevirin.
  • Yağsız salata ve yoğurt ile servis edin. 



Antep sofralarının vazgeçilmezi köfte, kısır gibi,  Çeçenlerin cirdingişi, muharrem ayının aşuresi gibi tek başına yenilmeyen, kalabalığı seven bir pilav.

Kocaman kalabalık sofralarda lezzet ile buluşmanın en keyifli hali belki de. Bence bu tür yemekler aile içi motivasyon için de oldukça önemli. Hatta çocuklarınızın hafızasında bu tür yemekler ile yer edinebilirsiniz. Tam bir anne spesiyali yani...

Oğlum Utku'nun en sevdiği pilav budur. Yıllar sonra annesinden uzaktayken bir koku anımsayıp "ahh ahhh annemin pilavı olsa da yesem" diyecektir belki de.

Kokunun insan hafızasındaki bu yaramaz oyununa psikolojide Proust etkisi (Proustian Memory) deniyor. Fransız romancı olan Proust'un 17 yılda yazdığı "Kayıp Zamanın İzinde" adlı 7 ciltlik kitabı; yediği madlen(madelein) kurabiyenin kokusu ile çocukluğuna dönüşü ve geçmişini anımsaması ile başlar.

Hepimizin hafızasında yer edinmiş "madlen kurabiyeleri" vardır. Bazı zamanlar olur ki, binamıza girdiğimde her daireden yayılan yemek kokusu ile ne piştiğini tahmin etmeye çalışırken, birden anneannemin apartmanındaki kokuyu anımsayıp merdivenlerde telaşla koşup anneanne ve dedesine kavuşmaya çalışan küçük kız çocuğu oluyorum. Ya da naftalin kokusunun çocukluğumun o çok merak ettiğim, efsunlu hissettiğim sandık odalarına götürmesi gibi...

İnsanın kendi kokusuna ve sesine yabancı olması da garip bir ironiyi barındırır içinde.
Hal böyle iken eşiniz, dostunuz, çocuklarınız ile geçireceğiniz her yaşanmışlığın kokusunun varlığını düşünürsek, hepsi geleceğe atılmış birer ilmik...
Tüm bu ilmiklerin hepsinin güzel olması mümkün olmayabilir, fakat güzellikleri yakalamak sizin elinizde.
Geleceğinize güzel ilmikleri atabileceğiniz, mutlu bir hafta sonu geçirmeniz dileği ile...

Sağlıcakla kalın.

4 Aralık 2013 Çarşamba

Kaşarlı Ekmek

5 yorum
 
Merhabalar.
Basit ve sade olmasına karşın bir o kadar da lezzetlidir kaşarlı pide.
Sadece kaşar ve ekmeğin buluşmasından meydana gelmediğine bakmayın.
Küçük dokunuşlarla tadına doyulmaz bir lezzet oldu.


Malzemeler:
  • Hamburger ekmeği
  • 2 yemek kaşığı tereyağ
  • Yarım çay bardağı süt
  • Yeteri kadar kaşar peyniri
  • 1 küçük diş sarımsak
  • tuz-karabiber
  • süslemek için maydanoz
Yapımı:
  • Hamburger ekmeğinin üst kısmından tamamını kesmeyecek şekilde kare dilimleyin.
  • Tereyağını eritin, sarımsağı rendeleyin, süt tuz karabiberi bir karışım yaparak ekmeğin aralarını açarak bu karışım ile ıslatın.  
  • Kaşar peynirini ekmeğin dilimleri arasına yerleştirin.
  • 180 derecede üzeri kızarıncaya kadar fırınlayın.
Hamburger ekmeği bulamazsanız somun ekmek ile malzemeleri aynı oranda arttırarak hazırlayabilirsiniz.



 
Zihnimin çekmecesinde bir çok anı var bu ekmek ile ilgili. Günün herhangi bir saatinde sınavdan çıkmış gelmiş, açlıktan gözü dönmüş bir arkadaşınızı bu güzel ekmek ile memnun etmek çok kolay örneğin. Aniden planlanmış pazar kahvaltılarında ya da kurt gibi acıkmış çocuklara bir çırpıda hazırlanacak alternatifler arasında olabilir.
En çok kahvaltıya yakıştırıyorum. Yanına pek çeşit istemeyen kaşarlı ekmek, salatanın da eşlik edeceği mütevazi sofralar için birebir.
 
Yemek hazırlamanın keyif verdiği, mutfakla barışık olduğum zamanlar vardır. Hal böyle olunca bu anları değerlendiririm. Eş dost ile aynı sofrada olmak, yemeklere lezzet katan muhabbetlerin olduğu buluşmalar başlar. Fotoğraflayıp anı çekmecemize attığımız anlarımızdan en keyifli olanları bana göre.
 
Böyle zamanlarda on beş çeşit yiyeceğin olduğu masalar hazırlamışlığım dahi vardır. Anadolu kültürünün verdiği o misafirperverlik duygusunu bir Antepli olarak abartmış da olabilirim evet. Belki içinde biraz gösteriş de olabilir. Ya da kendini kanıtlama  çabası. Siz buna ne derdiniz bilemem ama bir süre sonra buna ne gerek var diye sorgulamaya başladım.
 
Leonardo Da Vinci'nin "sadelik en büyük gelişmişlik düzeyidir" anlayışı ile yola çıkıp asıl olanın kendine zaman yaratmak ve o zaman dilimini sevdiğin insanlar ile paylaşırken içtenlikle göz göze gelebilmek olduğunu anlıyorum. Yemekmiş, masaymış, düzen tertipmiş, kullandığın yemek takımı, masanın örtüsü, peçetenin rengi vs. bunların hepsi basit ayrıntılardan ibaretmiş. Samimiyetin olmadığı masaların aslında hep eksik kaldığıymış.
 
Kocaman hırslarımızın olduğu bu dünyada küçük mutluluklara hayatınızda yer açmanız dileğiyle.
 
Sağlıcakla kalın...
 
Bu tarifi ilk olarak Sağlıklı Mutfak yazarı sevgili arkadaşım Hilalde görmüştüm. Sevgilerimi iletiyorum buradan da.
 

26 Kasım 2013 Salı

Gaziantep27 Gazetesi ile Merhaba...

4 yorum
23.11.2013 Gaziantep27 Gazetesi Köşe Yazısı:

Ben Ra...

30 küsür yıl bıraktım geride...

Durdum, dinlendim, yürüdüm... Sordum, buldum, anladım, kararsız kaldım, telaşlandım, merak ettim, çoğaldım. Yetmedi... Eksik kaldı söylediklerim...
Henüz çok yol var alınması gereken.

Burada devam etmek istedim söyleyeceklerime. Sevgili dostum Leyla ÖZEKŞİ'nin cesaretlendirmesi ile.

Basit, uygulaması kolay tarifler ile başlayalım.

Genel malzemeler ile damak tadınıza göre tatlandırmanızı tercih ettiğim için ölçüsüz yapabilirsiniz.

Mercimekli Ispanak Salatası




 Malzemeler:
  • Temizlenmiş ıspanak
  • Haşlanmış yeşil mercimek
  • Dereotu
  • Havuç
  • Yeşil soğan ya da kuru soğan

  • Süslemek için; nar ve ceviz
  • Sos için; zeytinyağ, nar ekşisi, limon, balsamik sirke, tuz, kırmızı biber
 Yapımı :
  • Sosu ayrı yerde hazırlayın ve bekletin.
  • Ispanakları, dereotunu, havuç ve soğanı ince ince kıyıp tüm malzemeye sosunu ilave edip karıştırın. Geriye süslemek için nar ve cevizleri eklemek kalıyor.
  • Yeşil mercimek yerine ince bulgur, kuskus makarnası, kuru börülce(lolaz) gibi alternatifler kullanılabilir.
Aslında kendilerine salata demek biraz haksızlık gibi geliyor bana. Bildiğimiz ara öğün olur bu salatadan. Ya da hafif bir akşam yemeği. Tavuk, balığın yanına doyurucu bir salata da olabilir.

Ra kimdir derseniz,
Biraz Antepli, biraz Maraşlı, sonradan Egeli, kendi kültürünün mutfağına aşina, dünya mutfağına meraklı, butik pastacılığa pek hevesli, 2005'den bu yana "bebeklimutfak" ve "ramutfakta" yemek bloglarının yazarıdır Ra...

Kimliğim, sıfatım "oğlunun annesi"... Gerisi teferruat.
Hani şu çok önemsediğimiz ismimizin önüne aldığımız sıfatlarımız...Hepsini yok sayıyorum ben.

Ruhumda var isyan evet... Kabul edemem bir çırpıda. Kırıldıysam gözlerinin içine bakmam karşımdakinin, konuşamam, bir şey yokmuş gibi davranamam...

Planlayıp iş yapamam, o an ne estiyse, ne gerekiyorsa.
Geriye dönüp de hayıflanmam. Öyle olması gerekiyormuş olmuş... Teslimiyet değil bu. İç huzur sadece. Yaptıklarına kefil olma yürekliliği.

Dost muyum ? Belki evet belki hayır. Her insan kadar kötü bir çok insan kadar iyi...

Doğru bildiğim ise; kimse eşit değil nazarımda. İnsan ayrımı yaptığım doğrudur. Düşüncenin derinliğidir değer verdiğim, isimlerin önündeki sıfat değildir. Her insanı sevmem. Her insan da beni sevmesin zaten. Üzülürüm...

İnsanlarım var değer verdiğim... Dostlarım var emek verdiğim, sevdiğim. Omzuna başımı yaslayacağım insanlarım... Düşsem kaldıracak, yanılsam düzeltecek insanlarım... En büyük hazinem.

Yoktur eyvallahım kimseye. Hesabım sadece doğurduğuma.

Ben Ra...
Milojiden bildiğiniz değil adımdan dolayı kısaca Ra...
İlişkilendirmek gerekirse, ışık kaynağı olan Ra...
Zihinlerde bir ışık, bir kıvılcım olmak niyet.
Selametle...

22 Mayıs 2013 Çarşamba

Analı Kızlı - Ekşili Ufak Köfte

15 yorum

Merhabalaarr...
Kışa dair son tarifim. Rengarenk tabakların, meyveli tatlıların, sorbelerin, dondurmaların zamanı çoktan geldi. :))

Analı Kızlı kış yemeğidir. Uzun süredir yayımlanmak için beklediğinden geç kalınmış bir tarif. Büyük olan köftelerin içinde küçük bir sürpriz var. :)) Ona anası deniyor ve oğlumun en sevdiği onlar... Diğerleri de kızları olmalı. Analı Kızlı ya da Ekşili Ufak Köfte; Gaziantep mutfağının önemli yemeklerinden.


 
  
 

Göz kararı ölçü ile yapıldığından tam ölçü vermek benim için çok güç. Bu nedenle kimseyi yanıltmamak için sadece fotoğrafları paylaşmayı uygun gördüm. İnternette de pek çok tarif mevcut.

Yaz tarifleri ile buluşmak dileği ile ...
Sevgilerimle...

Not: Analı Kızlı'nın Malatya yemeği olduğu ile ilgili bir çok yorum var. Tabi ki Malatya'da da yapılıyordur.
Hatta Adana, Kahramanmaraş, Diyarbakır, Tarsus da da yapılıyordur. Bu durumda bölge yemeği olarak adlandırabiliriz sanırım. Bir çok Antep yemekleri kitaplarında bu tarife rastlamışımdır.

Malatya ya da Antep ; nereye aitse aittir bir yemek. Bunu tartışmak bana göre anlamsız. Varsın Malatya'nın olsun.
Yapılan yemek masanıza şenlik kattıysa, eşinizle dostunuzla paylaşmışsanız, ağzınızın da tadı yerindeyse yemeğin menşei çok da önem taşımıyor benim için... :))

Sağlıcakla kalın...


4 Nisan 2013 Perşembe

Şekerpare

13 yorum

Merhabalar...
Çok eskilerden bir tarif şekerpare. Bebeklimutfak bloğumda da yayımlamıştım. Bazı tarifler vazgeçilmez benim için. Bu da onlardan biri. Kalabalık arkadaş grubunu ağırladığım sırada hazırlamıştım. Bu şekilde sunmak benim çok hoşuma gitti.
Fikir verir belki size de.
Tarifi eski bloğumdan aynen aktardım.

Oktay ustadan.

Malzemeler:
  • 2 yumurta
  • 1/2 pk. yumuşamış margarin
  • 1/2 su bardağı irmik
  • 1 su bardağı pudra şekeri
  • 2,5 su vardağı un(az gelirse un ilavesi yapılabilir)
  • 1 pk. vanilya ve kabartma tozu
Yapılışı:
  • Yumurta ve margarini elimiz ile çırparak karıştıralım.
  • Şekeri vanilyayı ilave edip karıştırmaya devam edelim.
  • İrmik, un, kabartma tozu ve unu da ekledikten sonra yumusak bir hamur elde edelim. Hamurun yumuşak olması bana göre önemli. Çünkü çok eklenmiş un şekerpareyi sertleştirebilir diye düşünüyorum.
  • Tepsiyi yağlamaya gerek var mı tam olarak bilmiyorum ama ben her ihtimale karşı çok ince bir tabaka yağladım. Hamurumu istediğim boyutta yuvarlayarak fındıklarını içine batırdım. Bundan sonra şekerpareleri daha küçük yapma niyetindeyim. Tek çatallık olursa daha güzel olur diye düşünüyorum, böylece her lokmada fındık da yenmiş olur.
  • Bir yumurta sarısını ve çok az yağı karıştırarak sürelim. Bu aşamada dikkat etmeniz gereken; fındıkları batırdığımız için hamur aşağı doğru eğimli olduğundan yumurtaları buralarda biriktirmemek gerek. Yumurta kokmaması için bu önemli bir detay.
  • Bu şekilde 170 C deki fırında pişiriyoruz.
  • Bu sırada 3 bardak şeker ve 3 bardak su ile şerbetimizi hazırlayacağız. Şerbetin içine Çeyrek limonu kabuklu bir halde atalım. Bu şekilde kaynatalım.
  • Şekerpareler pişince bu sırada şerbet de kaynıyor olmalı. Her ikisi de sıcakken şekerparelerin üzerine şerbeti dökelim.
  • Şerbetini çektiğinde soğumuş da olacağından artık yiyebiliriz.
Tek lokmalık olacak şekilde küçük küçük hazırlamanızı öneririm.

Yanında bir dilim dondurma ile güzel bir ikili olacağı muhakkak.

Mutlu huzurlu günler diliyorum.
Sevgilerimle...


12 Mart 2013 Salı

Kırmızı Pancar Turşusu ve Salata

18 yorum
Merhabalar...
 
Kırmızı Pancar, hala pazarlarda ve marketlerde arz-ı endam ederken bol bol tüketmek lazım. En sevdiğim hali turşusudur.
Yıllardır mevsiminde alır hazırlarım. Uzun süre bekletmedim. Taze taze tüketmeyi tercih ediyorum.
 
Tadını bir kenara bıraktım da o renk ne muhteşemdir... Sadece renginin güzelliği bile bu turşuyu yapmama vesile belki de. Kırmızıyı her daim çok sevmişimdir. :)
 
 
Söz konusu salata ve turşu olunca açıklama yapacak pek fazla şey yok. Damak tadınıza göre tadlandırabilirsiniz.
Turşu için de sabit bir tarifim yok. Kısaca nasıl yaptığımdan bahsedeyim.
  • Kırmızı pancarı soyup dilimleyin, üzerini kaplayacak kadar su ekleyip haşlayın.
  • İstediğiniz kıvamda haşladıktan sonra, bir kenara soğuması için kaldırın.
  • Soğuduğunda muhafaza etmek için kullanacağınız kavanoza kırmızı pancarları yerleştirin. Aralarına yer yer sarımsak da soyup ekleyebilirsiniz.
  • Ayrı bir kapta kırmızı pancarları haşladığınız suyu kavonuzun alacağı kadar miktarı göz kararı ayarlayıp, içerisine tuz, sirke, limon tuzu ile bir karışım hazırlayarak kavanozu doldurun.
  • İki günde tadı yerine gelmiş oluyor. 

Daha sonrasında ise; ilk fotoğraftaki gibi çeşitli salatalarda kullanabilirsiniz.
Tek başına da yemeklerinize eşlik edebilir.
Hazır olanarak satılan kırmızı pancar turşularını da salatalarda kullanmak mümkün tabi ki. Fakat kendi hazırladığım, inatla hazırını almayıp emek verdiğim her şey beni mutlu ediyor. "Ben hazırladım" diyebilmek keyifli ve gurur verici bir şey. :)
Biz faniler; bize sunulmuş nimetleri değerlendirirken dahi gururlanıyoruz. Ben yaptım diye seviniyoruz, yeri geliyor maharetimiz için övünüyoruz hatta övgü bekliyoruz. Emek verdiğimiz yemek karşılığında küçük bir teşekkür dahi mutlu ediyor bizleri.
Yaradılışımızın tabiatında var; verdiğimiz emek karşılığında duymak istediğimiz memnuniyet belirtisi...
Neticede kendi ruhundan üfleyen de O.
Bu duygulara gark olmuşken anlıyorum Yaradana şükretmenin önemini... Dualarımız da olmasa ne ehemmiyetimiz kalırdı değil mi?
 
Mutlu, huzurlu şükür dolu bir hafta diliyorum...
Sevgilerimle...
 
Bu arada güzeller güzeli dostum, canım arkadaşım Şehr-i Bursadan Blog yazarı Çiğdemime buradan da teşekkür edeyim istedim. Fotoğraf çekebilmem için değişik örtüler hazırlayıp gönderiyor bana. Ellerine sağlık Çiğdemim...
 
** Deki; Eğer duanız olmasa Rabbimin katında ne ehemmiyetiniz var. (Furkan suresi 77.Ayet)

5 Mart 2013 Salı

Palamut Kızarma

10 yorum
 
Merhabalar...
 
Gaziantepli olarak yaygın bir balık kültürümüz yoktur fakat balık pazarının yoğunluğu, balık lokantalarının çok rağbet görmesinden anlıyorum ki halk olarak balığı seviyoruz.
 
Balığı kızartmak adetim değil fakat sanki palamut kızartılmalı ya da mangalda yapılmalı gibi bir alışkanlığım var :)) Fotoğrafta gördüğünüz; palamutun mısır unu, tuz ve karabiber karışımına batırılıp kızartılmasından elde edilmiş halidir. Palamut pek barışık olduğum balık değildir yine de.
 
Kışın en sevdiğim tarafı; balık pazarına gidip her türden balığın taze taze yer aldığı tezgahlardan oğlumla birlikte akşam için en taze balığı seçip, bol salatalı balık sofralarının hazırlanması telaşıdır...
Mevsimi geçti geçecek... Henüz taze balık bulabiliyorken sık sık hazırlıyorum.
Aile, eş dost muhabbeti de ziyafete eşlik ediyorsa o an yüzünüzde beliren belli belirsiz bir tebessüm ile durup düşünüyorsunuz; mutluluk bu kareden başka ne olabilir ki diye. 
 
Bizim mutfakta en revaçta olan hamsi tavadır. Yalnız mısır unu Trabzonlardan olmalı. Vardır böyle takıntılarım. :)) Diğer türlü eksik kalır yapılacaklar.
Hamsi tava demişken lüferi unutmayalım. Nasıl bir lezzettir o... Bu balıksa diğerleri ne diye sormadan edemem. :)) Neyseki oğlum da balık müptelası. Biran önce büyüsün, annesi ile sohbetler etsin balık sofralarında diye hevesleniyorum açıkcası.
 
Balık da, kurulan sofralar da bahane aslında. Amacın ne olduğu belli. Kurulan sofralar etrafında bir araya gelmek, bir araya gelip de sohbetler kurmak...
Yoksa  bir yumruk kadar olan miğdemizi doldurmak değil maksat. Damağımızın aldığı tad kadar ruhumuzu da tadlandırmak ...
 
Güzel bir hafta diliyorum.
Sevgilerimle...

1 Mart 2013 Cuma

Noodle

9 yorum


Merhabalar
Ailem ve  çevremdekiler tarafından çok iyi bilinir ki Ra Çin Mutfağını sever.
Çini ziyaret edenlerin hijyen nedeni ile orada aç kaldıklarını, hiç bir şey yiyemediklerini çok duymuşuzdur.

Olayın bu kısmını bilemiyorum ama ülkemizdeki China Townların oldukça güzel yemekler yaptıklarını biliyorum. İşletmeciler genellikle Türk olunca kendi kültürümüzün tadı ile harmanlanmış oluyor sanırım.

Hatta; Çin mutfağının en ilginç tatlılarından kızarmış dondurmayı yıllar öncesinde denemişliğim vardır. Sonrasında ise herhangi bir girişimim olmadı. İşi ehline teslim etmek en iyisi sanırım. :)

Noodlle ise oldukça basit bir makarna. Sebze ile zenginleştirilmiş çeşit çeşit hallerde ikram edilebilir.

Deneyince fotoğraflamadan edemedim. Haliyle paylaşma gereği hissediyorum.  




İhtişamlı bir mutfağı olan Gaziantepde China Town yok. Olmamasını da yadırgamıyorum. Malumunuz et yemekleri baş köşededir bizde.

Makarnayı nooddle dan daha lezzetli buluyorum. Tabi ki tercih meselesi. Noddle da yapmadım olmasın benimki. :))
Fotoğraftakiler için tarif verme gereği hissetmiyorum.

Gözlere şenlik.
Mutlu ve huzurlu bir hafta sonu diliyorum.

Sevgilerimle...

11 Şubat 2013 Pazartesi

*Ra Bunu Hep Yapar : Truff

9 yorum

Merhabalar...
Bu kadar sürenin ardından tatlı bir tarif ile merhaba demek iyi olacak. Yoksa hali hazırda yayımlanmayı bekleyen başka başka tarifler var ama en tatlısı buydu.

Nerelerdeydim???
İçimde kalan, eksikliğini bir türlü tamamlayamadığım ünv.okuma maceralarımdan biri daha var son zamanlarda hayatımda. 2.ci üniversine 3.üniversine ya da bilmem kaçıncı olacak...

İstediği şey oluncaya kadar rahata eremiyormuş insan!!!
Gündemdeki esas konu ise Ra'nın ne istediği? Henüz kafası karışık.

Bazen yapması gereken tek şeyin; okul dışındaki hayali olan, minik pasta atölyesini kurmak olduğunu düşünüyor. Elini eteğini herşeyden çekip, zen bir hayatın içinde kalmayı planlıyor. Hazırladığı minik cupcakeler ile insanların yüzünde tebessüm oluşturmak, mutluluklarına tanık olmak...

Hep eksik hep eksik... Bir türlü tamamlayamıyor Ra düşüncelerini, istediklerini...

Truffa gelince... Oğlumun gözdesidir kendileri. En çok sevdiği yiyecekler sorulduğunda truff da geçer saydıkları arasında.

Truff yapmak için herhangi bir tarife ihtiyaç duymuyorum. Eminim gramajlı ölçüleri olan bir çok tarif vardır. Bu kadar kasmaya gerek yok. Her halini yapmışımdır, hepsinde yaklaşık aynı tad :)
Boşverelim gramı, milimi, ölçüyü bu defa da.

Yanlış da bir nakış derler ya. O hesap benimki de. :) Her türlüsü afiyetle yeniyor.

Arta kalan kakaolu kekleri değerlendireceğiz. Arta kalan kekiniz yoksa , sırf truff için kek hazırlamak da istemezseniz hazır kek kullanabilirsiniz. Benim kullanmışlığım vardır. :)

Bir kutu çiğ kremayı, 2 paket 80 gr lık istediğiniz herhangi bir çukalata ile benmari de eritin. Kakaolu keki ufalayıp, erittiğiniz çikolata ile karıştırın. Soğuması için bekleyin. Katılaşınca şekil verip truff kaplarında servis edebilirsiniz.

Trufu istediğiniz gibi zenginleştirebilirsin. Karemelize fındık kırıntısı ile çok yakıştırıyorum. Evdeki malzemelerle uyarlanacak oldukça pratik ve gösterişli. Çikolata sevenler için vazgeçilmez.

Benden şimdilik bu kadar.

Sevdiklerinizle geçireceğiniz musmutlu bir hafta diliyorum.

Sevgilerimle....
 

*Ra Mutfakta Design by GeCe's Blogger Templates © 2010