Merhabalar,
Yumuşacık dokusu, mis gibi damağa yayılan kokusu ile sabah kahvaltılarınızı şenlendirecek bir poğaça bu.
İçerisinde mayanın olmayışından dolayı poğaçadan çok çöreği andırıyor. Çok kolay hazırlanıyor olması kısıtlı zamanı olanlar için cezbedici olabilir.
Malzemeler:
- 125 gr kaymak
- Yarım çağ bardağı sıvı yağ
- 1 çay bardağı yoğurt
- Yarım su bardağı rendelenmiş beyaz peynir
- 1 yumurta
- 1 pk kabartma tozu - tuz
- Aldığı kadar un
- İsteğe göre çok az dereotu-maydanoz-nane
- Üzerine yumurta sarısı
- Yoğurma kabına; kaymak, sıvıyağ, peynir, yoğurt, yumurta, dereotu, maydanoz ve tuzu alın.
- Kabartma tozu ve azar azar un ilave ederek yumuşak bir hamur elde edinceye kadar yoğurun.
- Hamurdan küçük parçalar koparıp, yuvarlayın.
- Yağlanmış fırın tepsisine dizin ve yumurta sarısını sürün.
- 180 derece önceden ısıtılmış fırında üzeri kızarıncaya kadar pişirin.
- Ilık olarak servin edin.
Bir önceki yazımda hayattaki güzellikleri yakalamak sizin elinizde demiştim. Pratikte zor, teoride telaffuzu kolay bir cümle. Nasıl yakalanır, nerede bulunur bu güzellikler diye sormadan edemiyor akıl.
Kaldı ki, kadını cinsel obje, erkeği finans kaynağı olarak görmenin ötesine geçirememiş,
Ne düşündüğünden çok; ne yiyeceğine, ne giyeceğine önem veren,
Kabul edilir olanın marka ve lüks olduğunu sanan,
Karşısındakinin düşüncelerinin de en az kendininki kadar önemli olduğunu düşünemeyen,
İnsanların çeşitli maskeler ile birbirini aldattığı bir toplumun parçası isen tabi ki çok zor... Bu listeye onlarcası daha eklenebilir.
Bu sorgulamalar sırasında Maslow'un ihtiyaçlar hiyerarşisinde piramidin hangi katmanında olduğumuzu düşünüyorum. Piramidin ilk basamaklarındaki; fizyolojik ihtiyaçlar, güvenlik ihtiyacı, sevme-sevilme ihtiyaçlarını henüz tamamlayamamış, çeşitli tabulardan dolayı bastırılmış duygular yaşayan, namusun sadece kendinde var olduğunu sananların tabi ki üst basamaktaki saygı-saygınlık, bilme-anlama, hümanizm, sosyal kalıplaşmaya direniş, içten geldiği gibi davranma, kendine yetme, sanat, estetik gibi kavramları algılaması ve sosyal hayatına adapte etmesi beklenemez.
Bu nedenle trafikte; küfredercesine araç kullananların, delicesine kornaya abananların, yolu sadece kendine ait sananların hayat ile ilgili sorunları olduğunu düşünürüm. Henüz tamamlanmamış basamakları var der, gülüp geçerim. Başka türlü bu şehirde akıl sağlını korumanın imkanı yok gibi.
Pek zor güzeli görmek, güzeli yaşamak... Bu nedenledir Depresif Pollyanna hallerim.
Hal böyleyken çok uzağa gitmeden işe kendimizden başlayıp, zor anlarda kullanılmak üzere "kişisel ilkyardım çantası" hazırlamak lazım...
Kişisel ilkyardım çantasını da bir sonraki yazıda konuşalım...
Sağlıcakla kalın.
Mutlu hafta sonları...
Tarif Sofra Dergisinden alınmıştır.