Merhabalar...
Şehrimizin her köşesinde sırf bu köfteyi satmak için açılmış dürümcüler vardır. Sevildiğini anlamak bu nedenle çok zor değil.
Haşlanmış patatesle yapıldığından çiğ köfteyi yemekten kaçınanlar için güzel bir alternatif bana göre. Tadının güzel olmasının yanı sıra yapımının da zaman almaması kalabalık misafirlere hızlıca hazırlanabilecekler arasında.
Damak tadı gelişmiş Antep halkının bu köfteyi seviyor olması tarif için iyi bir referans olmalı.
Cevizli Köfte
- 1 çay bardağı köftelik siyah bulgur
- 1 çay bardağı sıcak su
- 1 çay bardağı domates salcası
- 2 orta boy haşlanmış patates
- 2/3 çay bardağı isot biberi
- 2/3 çay bardağı zeytin yağ
- 2/3 çay bardağı ince kıyılmış ceviz
- 1 küçük soğan
- 1 diş sarımsak
- Köfte baharatı, kırmızı biber, karabiber, tuz
- Orta boy bir tepside köftelik bulgur sıcak ve kaynamış su karıştırılır 4-5 dk bekletilir.
- Salça, patates, isot, incecik kıyılmış soğan ve sarımsak, baharatlar da ilave edilerek yoğrulur.
- Yağını ve cevizini de ekleyerek servis edilir.
Bir önceki yazımda kişisel ilk yardım çantasından bahsetmiştim. Daralıp, bunaldığınızda ruhunuza inşirah olacak her ne ise onları seçip düşünce dünyanızda bir köşeye kaldırın ki zor zamanlarda kullanabilesiniz. Bu insanın kendini tanıması ve nasıl bir dünya görüşüne sahip olduğu ile alakalıdır.
Mutsuz olmadığımızı farkettiğimizde mutluyuzdur aslında.” demiş Dostoyevski.
Hayatta hiç bir zaman sığ bir mutluluğun varlığına inanmadım. Mutluluk dediğin kısa kısa keyifli anlardan ibaret benim için. Mutluluğumuz bize bağlı... hayata nereden baktığımız ile ilintili.
Gündelik hayatın hengamesi, ebeveynlik her ne kadar unuttursa da; sevgili ile bir anlık bakışmadır mutluluk. O bakışın içinde bir ömür vardır belki de. Söylenmemiş, ifade edilmemiş cümlelerin olduğu sıcacık bir bakış....
Çocuklar ile birlikte yapılan keklerin, kurabiyelerin eve yayınlan kokusudur belki de. Ya da ruhunuza ilaç, huzurunuza eş bir müziğin melodisindedir.
Okuduğunuz kitabın size yeni ufuklar açan, hayatta başka başka pencerelerin olduğunu hatırlatan satırlarındadır. Aslında hepimizin hayata bir pencereden baktığı ve buradan gördüğü manzarası hayatta durduğu yer ise diğer pencerelerden hayatın nasıl göründüğünü merak etmektir. Arka bahçeye bakan manzaranın nasıl göründüğünü düşünmek, hayal etmek, belki de gidip oradan da bakmaktır hayata.
Pahalı bir şey değil hem mutluluk, oldukça ucuz, belki de bedava. Yeter ki görmek istesin göz, ruh hissetmek istesin.
Yoksa hiç zor değil bir kahvaltıda kekikli zeytin ile mutlu olmak, cevizli salata ile yüzünü güldürmek, orkidenin yeni açan çiçeğine sevgi ile bakmak, değişen mevsimler ile yenilenmek, erik mevsimi geldi diye sevinmek... bir fotoğraf makinenin kadrajından ruhunuza yansıyan görüntü ile huzur bulmak, çiçekli bir kumaşın renkleri ile keyiflenmek, miskin bir kedinin ip yumağı ile oyununa gülmek, içinizdeki dünya için bir inşirah dilemek, dua etmek, hayatın rengine, uyumuna, sevdiklerine, dostlarının varlığına, sağlığına, düşüncene, sahip olduklarına, olamadıklarına, vel hasıl Ondan gelene şükretmek, Yaradan'a teslim olmak...
Çok paraya sahip olup, çok iyi makamlarda olmak demek değil mutluluk. İnsanın maddesinden, yani sahip olduğu şeylerden yorulduğu olur da, küçücük bir kalbin, kocaman bir ruhun işine yorulduğu olmaz.
Bu nedenle kişisel ilk yardım çantam hep minik ve keyifli anlardan ibarettir. Bir nefeslik ömür için, bir nebze huzuru çok görmeyin kendinize...
Sağlıcakla kalın.
Mutlu hafta sonları...